Öncelikle yazının konusunun bu olmamasını ve böyle bir giriş yapmak zorunda kalmıyor olmayı dilerdim.
Daha farklı konulardan bahsetmeyi elbetteki ben de çok isterdim fakat güzel ülkemizde yaşanan olaylar buna müsaade etmiyor. Güzel İzmir’e geçmiş olsun, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara ise sabırlar diliyorum. Dilerim bir daha yaşanmaz...
Günlerdir içinde bulunduğumuz durumla ilgili bir çok yorumda bulunduk; yıkılan binaları konuştuk, enkazdan gelecek sevindirici haberleri bekledik, bazen ağladık, bazen ise bir umut ışığıyla sevindik.
Fakat bir yandan şunu sorguladık; hiç can kaybımız olmadan, hiçbir bina yıkılmadan bunu atlatamaz mıydık? Elbette atlatabilirdik, dünyada bu yıl içerisinde olan bütün depremlerde en çok can kaybını bizler verdik. Üstelik şiddetleri diğer depremlere nazaran daha düşük olduğu halde...
Bu verilerden anlıyoruz ki, deprem değil binalar öldürüyor, tedbirsizlik yine can alıyor. Mevzuata uygun yapılmayan binalar, bu binalara yapılan tetkikler neticesinde bina sakinlerinin ekonomik konjektör sebebiyle binaları boşaltamamaları, sonraki süreçte yapılan bilinçsiz renovasyonlar ve bunun gibi bir çok sebepler üzücü bir sonla bizi karşı karşıya getiriyor.
Bir çok çocuğun annesiz ve babasız büyümesine, bir sürü anne ve babanın içlerinde hiç sönmeyecek bir ateş yanmasına sebep olanlar bunun vebalini nasıl ödeyecek?
İnsanımız enkaz altında ölmeyi hak etmiyor. Güzel ülkemizde bu yaşanan büyük acının son olması en büyük dileğimdir.
Kasımda aşk başkadır sözüyle Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 82. ölüm yıldönümünü saygı ve minnetle anıyorum. Mekanı cennet olsun.
Kalın sağlıcakla,